Karnedeki Başarı Öğrenci Kadar, Öğretmen Ve Ana Babaların Da Başarısıdır!

Okuldan karne alacak milyonlarca öğrenci kadar onların anne-babaları hatta yakın çevrelerinde bulunan diğer insanlarda karne heyecanı yaşıyor.
Karne, eğit-bilim açısından kabaca belirli bir eğitim-öğretim süreci sonunda öğrencinin çalışmalarını herkesin anlayabileceği şekilde belirleyen bir değerlendirmedir. Ölçme ve değerlendirme, eğit-bilimin son derece önemli ve temel konuları arasında yer almaktadır. Ancak bu yazıda karnenin aile ortamında anne-baba-çocuk ilişkilerine etkisi üzerinde durmak ve bazı önerilerde bulunmak istiyoruz.

  • Karne, öğretmenlerin bir öğretim yılı boyunca verdikleri eğitim-öğretimin ve yaptıkları ölçme-değerlendirme çalışmalarının en genel sonuçlarını içermektedir. Performansının değerlendiriliyor olması doğal olarak öğrenciyi heyecanlandırır. Bu dönemde çocuk sıkılabilir, günlük alışkanlıklarında davranışlarında küçük değişiklikler, hırçınlıklar, aşırılıklar görülebilir.
  • Karne yoluyla değerlendirmenin çocukta oluşturacağı kaygı, onun pasifize olmasına çevresiyle kurduğu ilişkilerin bozulmasına hatta beslenme düzeninin bozulmasına bile yol açabilir.
  • Değerlendirmenin temel amacı, eğitim-öğretim uygulamaları yoluyla öğrenciye kazandırılan bilgi ve becerilerin düzeyini belirlemektir. Tüm öğretmenlerin değerlendirmeyi objektif esaslara göre yapma gayreti içinde olduklarını düşünüyoruz. Bununla birlikte her ölçme değerlendirme sürecinde olduğu gibi öğrenciyi notla değerlendirmede de olayın bir sübjektif yönü olduğu unutulmamalıdır.
  • Ne yazık ki bazı anne-babaların karne sonuçlarını bir koz olarak, bir baskı aracı hatta bir küçük düşürme aracı olarak gördüklerini gözlüyoruz. Karnedeki sonuçların öncelikle çocuğun çalışmalarının sonucu olduğu doğrudur. Ancak çocuğun çalışmalarını etkileyen daha doğrusu başarısını etkileyen bir çok faktörün bulunduğu bir gerçektir.
  • Her çocuğun kendisine has olduğu farklı kişilik, zekâ ve gelişim özelliklerine sahip olduğu unutulmamalıdır. Yanlış olduğu bilinmesine karşılık çocukların birbirleri ile karşılaştırılması alışkanlığını bir çok anne-baba halen sürdürmektedir.
  • Karne, çocuğun başarısı olduğu kadar aynı zamanda öğretmenin ve anne-babanın da başarısıdır. Çünkü, yapılan bilimsel araştırmalar, normal çocuklardaki okul başarısızlığının en önemli nedenleri arasında uygun olmayan öğretim yöntemi ve uygun olmayan aile ortamını öncelikle göstermektedir.
  • Şu halde çocuğun başarısızlığı söz konusu ise bunun nedenleri üzerinde durulmalıdır. "Az çalışma" tek neden olmaktan çıkarılmalıdır.
  • Anne-baba çocuğun karnesine ilişkin değerlendirmelerde bulunurken, bu konuda konuşurken çocuğun kişiliğini değil sadece ders başarısını konuştuğunun farkında olmalıdır.
  • Çocuğuyla yakından ilgili anne-baba karneden önce onun başarısı hakkında bilgi sahibidir. Öğretmenlerini tanır. Onlarla iletişim halindedir. Çocuğunu yakından izler. Dolayısıyla karne aile ortamında aşırılıkların yaşanmasına neden olmaz.
  • Anne-baba her şeyden önce çocuğunu tanımalı, ona güvenmeli ve onu sevmeli. Karnedeki notların anne-babalık sevgisini belirleyen rakamlar olmadıkları çocuğa hissettirilmelidir.
  • Başarı gibi başarısızlık da çocukla karşılıklı konuşulmalı. Başarı durumunda da başarısızlık durumunda da çocuğun iyi olduğu derslerden küçük bile olsa, başarılarından hareket edilmeli. Çocuğun önündeki engeller büyütülmemeli bu engelleri görmesi sağlanmalı ve nasıl aşılacağı konusunda rehberlik edilmelidir, desteklenmeli, motive edilmelidir.
  • Başarısızlık durumunda bunun nedenleri çocukla birlikte aranmalı ve uygun çözümler üretilmelidir. Anne-babanın çözümleri her zaman çocuğa uymayabilir. Önemli olan öğrencinin kendi başarı durumunu düşünmesi, çözümler geliştirmesidir.
  • Tatil, boşuna geçirilen bir zaman olmamalıdır. Çeşitli dersleri zayıf olan çocukların tatilde, açıklarını kapatacak biçimde bir program hazırlatmaları sağlanabilir.
  • Ders başarısızlığı olsun ya da olmasın öğrencinin tatil süresi için iyi bir zaman plânlamasına ihtiyacı vardır. Ne yazık ki bu konuda da aşırılıklar yaşıyoruz ve zaman yönetimine dikkat etmiyoruz. Zaman ve plân kavramının küçük yaşlarda yerleşmesi için tatilin plânlanması büyük önem taşır. Tatil, çocuk ve genç için başıboş bir dönem ve istediğini yapabildiği, zamanını sokaklarda geçirebileceği bir dönem olmamalıdır. Çocukla birlikte yapılacak bir tatil programı, başarısız olduğu derslere yeniden bakmayı, sistemli çalışmayı, oyun ve eğlenceyi, okulların açık olduğu zamanlarda yapılamayan bazı gezi ve benzer etkinlikleri yapmayı içermelidir. Ayrıca tatil dönemlerinde yetişkinlerin çocuklara daha çok zaman ayırmaları gerektiği de unutulmamalıdır