Meslek Seçiminde Ülkemizde Öğrencilerin Yaptıkları Hatalar

Ülkemizde öğrencilerin sistemli olmaktan çok, genellikle mesleklerin saygınlıklarına bakarak ve tesadüfi kararlar aldıklarını görmekteyiz. Mc. Nulty ve Borgen (1988), ortaokul son sınıftaki öğrencilerin, çok benzer biçimde lise sonlar ya da yetişkinler gibi meslekler arasında açık bir saygınlık hiyerarşisi algıladıklarını ortaya koymuşlardır. Öğrenciler, bulundukları sınıf düzeyinden bağımsız olarak, girecekleri mesleğin saygınlığına ve kendi cinsiyetlerine uygun olmasına önem vermektedirler. Yani, ergen mesleğin düzeyini belirten kazanca, iş yerindeki statüsüne, bağımsız çalışabilmeye, gereken yetenek ve eğitim miktarına daha çok önem verirken, mesleğin alanını belirten görev ve sorumluluklara daha az önem vermektedir. Meslek seçiminde düzey kavramı dikey, alan kavramı ise yatay seçimler anlamında kullanılmaktadır.

Ülkemizde meslek seçimini ya da yükseköğretim programı tercih aşamasında bulunan öğrencilerin, mesleklerin düzeyine ve cinsiyet tipine öncelikle ağırlık verdikleri gözlenmektedir. Gottfredson' a göre, büyük çoğunlukta liseli öğrenciler, aynı düzeye sahip alanlar arasında seçimlerini değiştirmekte; aynı alan içinde kalarak daha aşağı ya da daha düşük düzeylerde seçim yapamamaktadırlar. Örneğin, kimyagerlik ya da eczacılık arasında bir seçim daha çok yeğlenirken, aynı alan içinde kimya teknisyenliği ya da laborantlık seçimi düşünülmemektedir. Hatta öğrenciler, seçim görevi ile yüz yüze kaldıklarında, önce ilgilerinden sonra işin düzeyinden ve en son olarak da mesleğin cinsiyet tipinden vazgeçmektedirler.

Ne yazık ki, "üniversite önündeki yığılmalardan" da anlaşılacağı gibi, öğrenciler tercihlerinde ilgi alanlarını ve yetenek düzeylerini yeterince dikkate almamaktadırlar. Üniversiteye hazırlanan öğrencilerin ortaokul yıllarından başlayarak mesleki saygınlığı tercihlerinde ön planda tutmaya başladıklarını ve lise son sınıfa değin bunun değişmeye uğramadığını gözleyebilmekteyiz. Hatta, öğrenciler, ÖSS' deki başarıları doğrultusunda bile tercih yapmamaktadırlar. ÖSYM Başkanlığı, tercih yapan adaylara, ÖSS' deki yüzdelik sıralarını göz önünde tutmalarını örgütlemektedir. Benzer şekilde öğrenciler, katıldıkları "dershane deneme sınavları"ndaki puanlarını da dikkate almalıdırlar. Yapılan tercihlerdeki bu ve benzeri bilinçsizlikler ya da dikkatsizliklerden dolayı, binlerce öğrencinin defalarca bu sınavlara katıldıklarını gözlemleyebiliyoruz. Gazioğlu (1998), üniversitede bile öğrencilerin önemli oranda ilgilerine uygun programlarda bulunmadıklarına işaret etmektedir.

Oysa, meslekler tanıtıldığında, öğrencilerin meslekler evrenindeki bütün mesleklere değer verdikleri ve eskisi gibi saygınlık hiyerarşisinin kalmadığını gözlemekteyiz. Bu yüzden aileler ve öğretmenler, küçük yaşlardan başlayarak, çocuklara meslekler evrenindeki her mesleğin dünyada bir işlevi olduğunu kanıtlamaya çalışmalıdırlar. Ayrıca, insanların yalnızca para kazanmak için çalışmadıklarını, örneğin yaratıcılıklarını, yeteneklerini geliştirmek için de çalışabileceklerini çocukluktan başlayarak anlatmak gerekmektedir. Bunun iin aile ve okul işbirliğine girerek, her veli çocuğunun sınıfında mesleğini tanıtmalıdır. Herhangi bir işte çalışmayan kişiler bile, yaşamda başarılı olan bir insanın hangi çalışma, tutum ve alışkanlıklarına (dürüst olma, işini iyi yapma vb.) sahip olduğunu anlatmalıdır. Böylece, küçük yaşatan başlayarak öğrencilerin mesleki seçimlerinde yanlış inanış ya da mesleki tutumlara sahip olmaları engellenmiş olabilir. Meslek seçimindeki yanlış inanışlar, gerçekçi ya da bilimsel temellere dayanmamakta ve yanılgılı kararlarla sonuçlanabilmektedir. Öğrencilerin kuramsal olarak çeşitli yanlış inanışları aşağıda sıralanmıştır. Bu yanlış inanışlar, öğrenciler hoşlanmadıkları ilgi alanlarındaki yükseköğretim programlarını seçmelerine ve hatta gereksiz yere üniversite önünde beklemelerine neden olabilir.

  1. "Lise sona kadar aldığı eğitim 1-2 saatlik ÖSYM sınavlarıyla nasıl belirlenebilir, anlamıyorum!"

    Ne yazık ki ülkemizdeki ÖSYM sınavları çok zorlayıcı durumlar yaratmakta ve öğrenciler büyük bir endişe yaşamaktadırlar. Bu sınavlar kişileri yetenek düzeylerine göre sıralamaktadır. Bu sırada sınav kaygısı oldukça yüksek olan ya da sınav günü çok yorgun olan öğrenciler, sınavlarda hatalı davranışlar yapmaktadırlar. Ancak, Erkan (1991), sınav kaygısının ÖSS' de çok az bir etkisinin olduğunu bulmuştur. Yine de sınav kaygısının çok yüksek olduğuna inanan öğrenciler okul danışmanlarından ya da Rehberlik Araştırma Merkezleri' nden (RAM) yardım istemelidir. Bu yanlış inanış, öğrencinin gerçekleri uygun biçimde değerlendirmesine engel olabilir.
  2. "Sayısal alanda başarılı olan bir kimse, sözel alandaki bir insandan üstündür."
  3. "Bir mesleğin saygınlığı ve maddi olanakları yüksekse, diğer mesleklerden iyi olmalıdır."
  4. "Lisede sosyal bilimler alanına tembel öğrenciler gider ve onlar üniversite sınavlarında başarılı olamazlar."
  5. "Arkadaşlarımdan ayrılmamak için onların seçtiği alanı ve eğitsel kolu seçmeliyim."
  6. "Aldığım derslerle seçeceğim mesleğin uygulamaları arasında hiçbir ilişki yok."
  7. "Eğitsel kol seçimiyle, seçeceğim meslek arasında bir ilişki yok."
  8. "Eğer bir meslekte çoğunlukla karşıt cinsten kişiler bulunuyorsa, o mesleği seçmemek gerekir."
  9. "Üniversite eğitimi almazsam, hayatta başarılı olamamış bir insan olarak görüleceğim."
  10. "Düşük puanlı yükseköğretim programlarını tercih etmek, tembel ya da işe yaramaz olmakla eş anlamlıdır."
  11. "İnsan olarak değerim, seçtiğim (ya da seçeceğim) mesleğe göre belirlenecek." Asıl önemli olan insanların kapasitelerine uygun meslek seçebilmeleri ve mesleki doyumdur. Öğrenciler seçecekleri programın görevlerini yaşam boyunca yürüteceklerini unutmamalıdır. Ayrıca, meslekler yalnızca para kazanmak için edinilmez. Bunun dışında, lisedeki temel dersler üniversitedeki dersler için bir başlangıçtır. Diğer yandan mesleki kararını belirlemiş bir öğrencinin, ilgilerine uygun bir eğitsel kol seçmeyi düşünmemesi, zaman kaybından başka bir şey değildir.
  12. "Meslek seçerken ailemle konuşursam, istemediğim bir mesleğe yönelmek zorunda kalırım."
  13. Eğer öğrenci kendisini tanımasına karşın hala baskı uygulanıyorsa, öğretmenlerinden yardım alabilir. Aileler, bu konuda genellikle bilimsel incelemelerin sonucuna karşı koyamazlar.
  14. "Seçeceğim meslek hakkında bilgi edinmeme, bu koşullar altında çok zor." Oysa en azından çevremizde rahatlıkla ulaşabileceğimiz onlarca meslek üyesi olabilir. Ayrıca RAM ve İşçi Bulma Kurumları bu konuda yardımcı olabilirler.

    "Meslekler ya da üniversiteler hakkında bilgi toplayarak zaman kaybetmek yerine, ders çalışmalıyım."

  15. "Üniversitede yapacağım tercihler ya da meslek seçimi kararları hayattın olağan akışı içinde kendiliğinden ortaya çıkar."
  16. "Derslere harcadığım zaman yetmiyormuş gibi bir de mesleki bilgi toplamak için uğraşamam."
  17. "Meslek seçmek için ciddi bir inceleme- araştırma çalışması yapmak gereksiz."
  18. "Çevremdeki insanlar (öğretmenler, okul danışmanları, aile vb.) benim hakkımda, benden daha isabetli kararlar bulabilirler."

    Ülkemizde yeterli derecede rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri verilememektedir. Gelişmiş ülkelerde, üniversitede de meslek seçimi kararları için mesleki rehberlik hizmetleri verilmektedir. Ayrıca, ülkemizde orta ya da lise sonda yaptıkları mesleki seçimlerle, öğrenciler gelecekteki bütün yaşamları hakkında önemli bir karar vermiş olurlar. Diğer yandan, kişiyi kendisinden başka hiç kimse kendisi kadar iyi tanıyamaz. Gelişmiş ülkelerde, rehberlik hizmetlerinin verilmesine karşılık öğrenci, üniversitede bile hata yatay geçiş yapabilmekte ve mesleki rehberlik yardımına gereksinim duymaktadır. Bu nedenle böylesine ciddi bir kararı öğrencinin rastlantıya ya da başkalarına bırakması oldukça hatalı sonuçlara neden olabilir.
  19. "Dürüstçe çalışan insanlar, kolay kolay mutlu olamazlar."
  20. "Dürüst çalışan insanlar, herhangi bir mevkiye gelemezler." Öğrenciler son yıllarda toplumda oluşan dejenerasyondan etkilenmektedir. Bu nedenle öğrenciler kısa yoldan "köşe dönmeyi" hayal ediyor olabilir. Oysa ki toplumda bu yolla belirli bir mevkiye gelen insanların sayısı oldukça sınırlıdır. Böyle bir davranış başkalarını ezmek anlamına gelecektir. Özellikle anne- babalar, dürüst çalışma alışkanlıklarını çocuklarına küçük yaşlardan başlayarak öğretmelidirler. Ayrıca, para ve statü merkezli insan olmakla ilgili olan psikolojik içerikli okuma kaynakları önerilerek, gençlerin, yaşamla daha tutarlı hedefler oluşturmalarına yardımcı olunabilir.